Salı, Ocak 01, 2008

Veda6

Tek tek kopan hayaller ne kadar da bağlarmış bizi hayata.. sanki onlarla bir köprü yaratmışız da oradan geçip hayata ulaşır sonra geri döner benliğimize girermişiz.. biz hep oradayken mutluymuşuz işte.. bir tek orda yaşayabiliyor nefes alabiliyormuşuz.. büyüdükçe, gerçekler acı verdikçe köprünün ipleri zedeleniyor, çürüyordu tahtaları düşüyordu artık geçmeye korkuyorduk hep.. ya düşersek kızgın lavlara ya yanarsak?
Tek başımıza yetemez olduk hayata, kendimize bile yetemez olduk.. hep birilerini aradık durduk.. tam bulduğumuzu sandık işte köprüden bir de onla geçelim diye düşündüğümüzde itiliverdik birdenbire.. güven duygusunu lavlara düşürdük.. aşkı lavlara düşürdük.. biz tırmandık ama yarımdık biliyorduk artık..
Köprümüz iyice kötü durumdaydı zaten hayata ulaşma isteğimiz sönüyordu her geçen gün.. bir dost bulduk bu sefer güveni kaybettik ya ondan ödünç aldık birazcık güven, verebilinecek en yüksek dozda bağlılık verdik.. yeni bir umuttu beklide o.. birde senle geçelim hayata başarırız eminim diye düşündük hep.. birden bir çelme takıldı.. düşüyorduk gene kalbimizden kırıklar koptu gözlerimizin önünden düştü lavlara.. kıpkırmızılığın içine girerken küçük turuncu bir damla gibi gözüktü.. yedek güven geri alınmıştı fark ettirilmeden.. bağlılık duygusu düşüyordu bu sefer.. parçalara bölünüp karışıyordu o eşsiz kırmızılığa..
Geri çıkmak anlamsızdı belki ama denemek isterdi ya herkes hadi son bir şans diye..
Yorgun olsak da çıktık biz.. çıkabilenlerdendik.. yarımdık aslında hiç olmadığı kadar yarım..
Parçamızı arıyorduk artık.. gelmeyeceğini bile bile bir şeyler bekliyorduk parçalarımızın sahibini yarımızı bekliyorduk..
Kopan ipler umurumuzda değildi.. hayat artık varılmak istenmeyen bir noktaydı.. lavlar her gün daha da ısıtıyordu köprümüzü.. ayaklarımızı basamaz hale gelmiştik zaten.. hayat kimin umurundaydı.. biz kimin umurundaydık?
Renklerimizi kaybediyorduk masumluğumuzu atıyorduk her gün lavlara.. sanki bulup yardıma gelen olurmuş gibi.. eskiden içimize mutluluk veren “hayat köprüsü” artık cehenneme dönüyordu bizde şeytanlaşıyor muyduk?
Kaybettiğimiz duygularımız, hislerimiz bizi yok mu ediyordu yoksa tekrardan var oluyorduk da biz mi farkında değildik?
Yitip gidenler, zorla yitirdiklerimiz hepsi birbirine karışmıştı.. her yerde mavinin hüznü vardı.. umudun rengiydi mavi.. sonu gelmeyen denizlerin, okyanusların, gökyüzünün rengiydi mavi.. umudumuzdu.. ya suların altına gömülecek ya da gökyüzünde ciğerlerimizi patlatacak noktalara çıkacaktık.. umut aslında ölümdü.. biz yeni anlıyorduk.. renkleri birbirine karıştırdık sonra hep.. çıkan rengi beğendik.. o da bizim gibi anlamsızdı.. içine gizlensek kimse görmezdi.. hayat görmezdi belki bizi..? bizi kırmak için gelenler görmezdi? Aşk, sevgi, dostluk, bağlılık, değer vermek gibi yalanlar bizi bulmazdı belki?
Siyahtı adı bu rengin.. elimize bulaştırdık önce.. üstümüzü siyah yaptık, görünmemek için.. hayata siyah attık biraz, üstüne de bir avuç dolusu çamur.. hislerimize, duygularımıza attık sonra.. bastırılır belki diye.. bizi üzen duygular çıkmaz yerinden diye..
Yeşilleri, sarıları her şeyi siyah yaptık yalandı hepsi zaten.. tek gerçek siyahtı artık.. sonsuzluk gibi uzanıyordu o da.. korunacak tek yerdi siyah..
Yeni hayattı beklide.. acıydı ama kimin umurundaydı biz zaten yarım insanlardık..
Kimsenin sevmediği, önemsemediği yarım bir insandım ben.. duygularım yoktu artık lavlara attım onları da..
Siyah döktüm lavlara sadece kırmızıyı değiştirmiyordu siyah.. siyah ve kırmızı.. sonsuzluk ve kan.. yakındı değerleri birbirine..
Ve en sonunda mavi.. umudun o güzel huzurlu rengi.. ona attım siyahlıkları.. umudumu karartıyordum.. çünkü her geçen gün acımı arttırıyordu.. her gün salak bir sevinçle bakıyordu bana sinirime dokunuyordu bu..
Her yer karanlıktı.. kan ve sonsuzluk.. yarım insanların sahip olabildikleri bunlardı.. ikisi de üzerimdeydi.. artık ne “ya yanarsak” korkusu ne de “ölüm” korkusu vardı..

Veda5

Hayatımızı kelimelere sığdırmak başkalarına aktarmak mümkün mü? Bunu arıyorum çoktandır kelimelerimi arıyorum kaybettiğim öznelerimi kullanmadığım yüklemlerimi..
Ne kadar zormuş kelimeleri sıralamak aslında.. ne kadar zormuş insanlara aktarmak beynimizdekileri.. kimse anlamaz yarı da keser ya hep.. son zamanlarda ben düşüncelerimi kesiyorum sonsuz uçurumlardan kopup gidiyorlar yakalamak için koşuyor hücrelerim tüm benlikleriyle.. onlarda uçurumdan düşüyor sonra.. beynim intihar ediyor düşüncelerim benden kaçıyor.. kan akıtmadan gidiyorlar bu sefer…
Eskiden kana sığdırırdım acılarımı akıp gidişini izlerdim usulca verdiğim sözleri bozarken sanki cam vazo kırmış bir çocuk gibi suçlu, mahcup hissederdim kendimi.. sözünü bozan bir ben miyim derdim bazen suçluluğumu yenmek kolaylaşsın diye.. çizikler uzadıkça derinleştikçe hayat kısalıyor ve anlamsızlaşıyordu..
Adıma yakışmıyordum aslında ben.. seda.. ses, yankı.. bense hep sessizdim hayatın karşısında o cam vazoyu düşüren küçük kızdım ben.. o kız büyüdükçe cam kırıklarını bileklerine sürtmeye başladı işte.. Hıçkırıklar yankılandı adına yakışır bir şekilde hem de! İçindeki çığlıklar onun sesi oldu.. sesler ruhunda oradan oraya çarpıp büyük boşluklar açtı gözyaşları boşluğa doldu..
Akan kanını seyretti.. sende gördün dimi demin bir damla daha aktı geçti önümüzden.. kanını kelimelere bulamak nasıl bir duygu.. nefreti kana, kanı kelimelere, kelimeleri yazılara, yazıları kendine katmak nasıl bir duygu acaba.. o gizli bir kapı işte.. kelimeler anahtar..ben anahtarın ne olduğunu bilmeden aranan bir kayıp..
Düşünmek çok anlamlıydı eskiden.. bıraksalar saatlerce düşünürdüm.. sonu olmasa bile düşünürdüm.. o da anlamsız artık.. kendimi düşüncelerde kaybetmeye başladıktan sonra anlamsızlaştı.. hayat koca bir şelaleydi uçuruma doğru akardı ya hani.. ben kenardan bakardım uçuruma yuvarlanmayayım diye.. düşünceler ben fark etmeden kanıma girip beni uçurumdan aşağı atmış bile.. bir dal buldum tutundum gene düşmedim o sert taşların üzerine.. o sert taşlarda delinmedi sırtım.. delinmedi benliğim.. yok etmedim kendimi gene.. ölüm hep yakındı ama yok etmedim işte nedeni yoktu.. meraktı belki de.. geleceği merak etmek.. nedeni ve anlamı yokken merak etmek.. kelimelere dökmek.. nefreti tatmaktı belki de tek arzum..
Son damlalarına kadar kanıma karıştırmak.. kanımı kelime olarak akıtmak sonra saklamak yerine göstermek.. kesiklerde ki acıları saklamak yerine göstermekti benim seçimim yazılarım artık kanımdı.. beni doyuran, tatmin eden tek şeydi belki de..!

Veda4

Yeni bir gün !
Yeni karamsarlıklar..
Yeni hüzünler..
Yeni sonlar..
Yeni ölümler..
Yeni yok oluşlar…
Yeni gözyaşları…
Yeni ağıtlar…
Bunlar işte yeni bir gün…
Benim için, benim gibi biri için bunu ifade ediyor…
Çevremdeki gülen yüzlere karşın ben bunları buluyorum her yeni günde…
Unutmak..
Hatırlamadığım kavramlardan…
Ne kadar özledim aslında..
Ne kadar muhtacım unutmaya… unutulurken unutmamak…
İşte ezberlediğim kavram… işte yok oluşum burada..
Sevgilerimin sönüşü, acılarımın doğuşu, güneşimin batışı, karanlığın iliklerime işleyişi…
Sorularım…
Bitemeyen gerçeğim bu işte…
Bitince bende yok olacağım bu dünyadan…
Öyle hissediyorum artık..
Hislerimi gerçekleştirmek…
İşte en büyük tutkularımdan… bitmeyen sorularıma yanıt bulabilmek hem huzur hem korku vaat etmeli bana…
Ölümde tam olarak bu işte !
Soruların bitişi… ve ölüm… !
Huzur ve korku !
Peki ya sorularım ?
Ne zaman biterler ?
Korku ne zaman tenimde canlanır ?
Ne zaman huzura ererim ?
Nerde başladı sorularım… başı belirsizken sonu görebilir miyim ?
Gelir mi o günlerde..
Dayanır mıyım o kadar ben…
O kadar sözünde duran biri miyim… o kadar düşünceli… o kadar dürüst…
Bekleyebilir miyim soruların bitişlerini.. benden istenenleri yapabilir miyim ?
Ne kadar doluyum aslında..
Kelimelere sığdıramamıştım ilk başta içimdekileri.. sonra cümleler.. şimdi de yazılar…
Yetmiyor artık bunlar…
Somutluk gerek bana…
Soyut hayatımın içinde somut bir dayanak istiyorum..
Tutunup düşmek eşit değil ki tutunmamaya…
Çabalamak işte bu anahtar kelime.. !
Çabalayıp denemek lazım hep…
Yoruldum ben artık her şeyden..
Çabalamaktan bitemeyen yazılardan uğraşlardan hayattan insanlardan sahteliklerden kendimden düşüncelerden öğütlerden aşklardan dostluklardan yalanlardan doğrulardan…
Elimi ayağımı çekiyorum hayattan…
Sizin olsun lanetim!!!

Veda3

Yine ben…
Sıkılmışsındır artık benden.. ben bile sıkılmışken kendimden herkes sıkılmışken benden…
Normal bu yüzden..
Anlamsız konuşmaların geçtiği bu yerde iki tatlı sözcük mutlu ediyor aslında bizi..
Bunu fark ettim bugün..
Bir dostum lafı bir canım lafı yetiyor bazen..
Önem veriyorsan karşındakine işte o zaman daha da anlam kazanıyor mutluluğun..

Bazen de köreltiyor o dostum diyen insan seni..
Bir kötü sözü yetiyor seni üzmeye..
Bir intihar kelimesi bile yıkıyor seni bazen..
O anlamasa da yok üzülmez dese de aslında üzüyorsun hem de ta içten..
Benimsemişsin çünkü.. o senin dostun.. sen öyle düşünüyorsun ama o hala ölümden bahsediyor değer verdiğini söylese de kalbini kırıyor bu mu değer diyorsun.. birini üzmekse eğer değer vermek..
Evet tüm insanlar değer verdi bana..
Tüm insanlar umurumda bile değil aslında.. sadece dostlarım diyorum..
Onlar umutlu olsun onlar mutlu olsun yeter !
Ne kadar anlamasalar da beni onlar mutlu olunca bende düzeleceğim aslında..
Ne kadar kavrayamasalar da bunu ben onlarla neşeleniyorum aslında..
Ne kadar üzseler de beni onları hayata bağlamak mutluluk veriyor bana…
Var mı diyorum değerim onların gözünde..
Bu kadar değer verirken onlara ben mi yanılıyorum aslında diyorum..
Ben mi görmüyorum her denilene aldanıyorum..
Sorun bende mi?
Her zaman iyiliklerini düşünürken kendimi üzerken onlar için sorun bende mi?
Üzülmüyorum normalde bu kadar tek söz yıkıyor işte insanı o insanın tek sözü takılıyor kafana..
Neden dedi acaba diyorsun neden hep böyle düşünüyor..?
Üzmek için diyip kurtulmaya çalışıyorum ama hep aklımda..hep neden sorusu içimde..
Neden ben kurtaramıyorum bu düşüncelerden onları?
Eğer değerliysem ben neden dinleyip kâle almıyorlar beni?
Eğer değerliysem ben niye öyle hissetmiyorum kendimi?
Niye ağlıyorum değerli bir şey için?
Neden dönüp de sorguluyorum kendimi…
Hayat güzel derler ya hep…neden rastlayamıyorum o güzelliğe ben…
Neden teğet geçiyorum her şeye…
Neden arkada bırakıyorum kendimi her seferinde?

Veda2

Gene sıkıldım gene yoruldum…
Oturdum yazıyorum gene.. ne yazdığımı bilmeden yazıyorum…
Sayfalara kendimi yazıyorum az kişi okusa da kendimi yazıyorum insanlara…
Belki anlamsız ama yazıyorum…
İçimde ki boşluğu yazmak istiyorum ama tatmin olamıyorum yazınca…
Anlatamıyorum aslında insanlara bir türlü durumumu.. ?
Anlıyorlar mı acaba diyorum içimden… ben onları anlayabiliyorsam onlarda beni anlar.. ?
Öyle bir şey var ki içimde kelimelere bile sığmıyor…
Derin, uçsuz bucaksız, sonsuz bir yara var sanki..sürekli kanıyor..neler geçirdim üzerine neler bastırdım neler döktüm düzelsin diye ama hala orda..bazen kabuk tutuyor “geçti” diyorum sonra bir bakıyorum kanlar gene akmaya başlamış yaram daha da deşilmiş…
Bıraktım artık bir şeyler beklemeyi..
Küçük umutlarım bile yok artık..yok ettim hepsini..gömdüm kendimle..
Dünyamda yalnızım artık hep yalnızdım aslında şimdi anlıyorum sadece…
Bakınca etrafa anlıyorum gerçekleri..görebiliyorum kendimi bana bakan gözlerin içinde..
Söylenen laflarda arıyorum benliğimi..
Bakıp, bakıp ağlıyorum sonra..hiçbir şey yokken ağlıyorum..
Yaramı gözyaşlarımla doldurmaya çalışıyorum artık…
Şarkılarla doyuruyorum gözyaşlarımı…daha anlamlı olsun diye dolduruyorum kendimi..
Daha iyi aksın diye..
Daha çok acıtsın diye..
Üzüyorum kendimi farkında olmasam bile üzüyorum..
İnsanların üzmesindense kendi kendimi üzmeyi tercih ediyorum artık..
Her gün kesici bir alete takılan gözlerimi yoruyorum artık..ağlayarak acıtıyorum canlarını…
İnsanların beni acıttığı gibi acıtıyorum kendimi..
İçimde iki kişi varmış gibi..
Ölümle yaşam gibi..
Hangisi kazanır acaba?
Hangisi esir eder beni?